Akış – Mutluluk Bilimi Kitabı – Mihaly Csikszentmihalyi

Bu hafta yeni bir kitap okuma challenge’ına (meydan okuma) başladım. #20Hafta20Kitap

Her hafta bir kitap okuyarak, bana kalan kısımlarıyla paylaşımlar yapacağım. Geçen yıl #50Hafta50Kitap ve #Günde30Sayfa gibi challenge’lar yapmıştım ve kendime meydan okuduğum için düzenli okumalar yapıp kendimi akışta tutmuştum.

Bu resim için metin sağlanmadı
Akış – Mutluluk Bilimi

Bu hafta “Mutluluk Bilimi – Akış” isimli kitabı okudum. Soyismi biraz zor okunan Macar asıllı Mihaly amcanın kitabı. Mihaly Csikszentmihalyi (Mihali Çiksentmihali diye okunuyormuş)

Kitabın arka kapağında şöyle bir soru var: “Mutluluğun bir sırrı olmadığını mı düşünüyorsunuz?”

“Çağımızda yaşayan ortalama bir insanın sahip olduğu lüks ve konfora yüz yıl öncesinin kral ve kraliçeleri bile sahip değildi. Sayısız bilimsel araştırma paranın, daha lüks ve daha konforlu bir hayatın mutluluk getirmediğini net bir şekilde ortaya koymuş durumda. O zaman insanı gerçekten mutlu eden nedir? Yaşam kalitemizi ve hayattan aldığımız tadı artıracak bir yöntem var mı?”

Akış Teorisi, insanın gerçekte nasıl mutlu olacağını açık bir biçimde ortaya koyuyor.

Mutluluk kontrolsüzce bir haz arayışından değil, bilinçli bir adanmışlıktan geçiyor. Yani akış deneyiminden…

Kitabın bize vermek istediği mesajı ben şöyle anladım: İnsan bir akış halindeyken mutlu olabilir. Akış deneyimi ise vücudun, belleğin, işin, eşin tanınması ve hayattaki birçok şeyden zevk almanın farkına varılmasıyla ortaya çıkar. Aslında bir tür farkındalık ve akışa geçiş hali.

İnsanın Anlam Arayışı kitabında Viktor Frankl şöyle diyordu: “Başarıyı hedeflemeyin, onu ne kadar çok hedeflerseniz o kadar kaçırırsınız. Çünkü başarı da mutluluk gibi takip edilemez; insanın kendisinden daha büyük bir yola kendisini adamasının istenmeyen yan etkisi olarak gelmelidir.”

Evet akış tam da böyle bir şey. Ne mutlu olmak için, ne de başarılı olmak için uğraşmadığımızda ortaya çıkan, daha büyük bir amaç için çabaladığımızda kendiliğinden gelen şeydir.

İnsanlar başarmak istediklerine çok odaklanıp içinde bulundukları andan zevk almayı bıraktıklarında sorun çıkar.

“Sürekli olarak yaşamaya hazırlanıyoruz” derdi Ralph Emerson “ama hiç yaşamıyoruz.”

Nobel Ödülü alan insanların birçoğu ödülü almak için çalışmıyorlar. Kendilerini bir akışa bırakıp zihinlerinin kıvrımlarında ve bilimin dehlizlerinde bir şeyler geliştirmeye çalışıyorlar ve bundan zevk alıyorlar. Ödül, sonrasında kendiliğinden gelen bir şey oluyor.

Büyük düşünürler her zaman düşünmenin sonucunda elde edecekleri maddi ödüller yerine düşünmenin verdiği hazla motive olmuşlar.

Amerika’da bilim alanında ilk kez Nobel alan kişi olan Albert Michelson’a yaşamının sonunda, ışığın hızını ölçmek için neden bu kadar çok zaman harcadığı sorulduğunda “Çok eğlenceliydi,” dediği söylenir. Bu kadar. Çok eğlenceliydi akışına kapılabilmek…

Benim, Akış kitabından anladığım, ister Nobel ödülü olsun, ister parayla bir işte çalışmak olsun, her ne yapıyorsak onu bir ödül, başarı ve mutluluk için yapmamamız gerektiği. İşin kendisini seversek zaten kendi ödülümüzü kendimiz vermiş olacağız.

Kitaptan öğrendiğim yeni bir kavram: Ototelik Deneyim

Yılmaz Erdoğan’ın “Yol güzel, varmak değil…” cümlesini birçok yerde kullanırım ve yolun kendisinin hakikaten de güzel olduğuna inanırım. Varmak kimin umrunda diye düşünürüm. Bu Ototelik kelimesi de tam olarak yol güzel, varmak değil cümlesindeki manayı barındırıyor. Yani “gelecekte bir fayda beklentisi olmadan tek ödülü kendisi olan aktivite” anlamına geliyor.

Akış biraz da ototelik deneyim yaşayanların olacaktır. Mutluluk, başarı, ototelik deneyimde olanlara, akışta kalanlara gelecektir.

Peki nasıl akışta kalacağız? Neler yaparsak akışta yol alabiliriz?

Kitabı okuduktan sonra Akış Teorisinin kitaptaki görselini sizin için çizdim.

Bu resim için metin sağlanmadı
Akış Teorisi

Gelin bu görseli kitaptan alıntılayacağım bir örnekle yorumlayalım.

“A harfi tenis oynamayı öğrenen Ali adındaki çocuğu temsil etsin. Diyagram Ali’yi zaman içinde dört farklı noktada gösteriyor. Oynamaya ilk başladığında (A1) Ali’nin gerçek anlamda becerisi yoktu, karşılaştığı tek zorluk topu filenin üzerinden vurmaktı. Bu çok zor bir vuruş değildir ama Ali’nin bundan hoşlanması olasıdır çünkü bu zorluk onun temel seviyedeki becerileri için tam ayarındadır. Bu yüzden, bu noktada muhtemelen akış içinde olacaktır. Ama burada uzun süre kalamaz. Pratik yapmaya devam ederse bir süre sonra becerileri iyileşir ve o zaman topu sadece ağın üzerinden atmaktan sıkılır (A2). Veya daha idmanlı bir rakiple karşılaşabilir ve bu durumda topu ağın üzerinden atmaktan çok daha fazla zorluklar olduğunu fark edecektir. O noktada kötü performansı konusunda endişelenmeye başlayacaktır (A3)

Ne sıkılma ne de endişe olumlu bir deneyimdir. Bu yüzden Ali akış durumuna dönmek için motive olacaktır. Peki, bunu nasıl yapar? Diyagrama baktığımızda, Ali sıkıldığında (A2) ve yeniden akışta olmak istediğinde Ali’nin temelde tek bir şansı vardır: Karşılaştığı zorluğu artırmak. (Ayrıca ikinci bir seçeneği var, tenisi hepten bırakmak ve bu durumda A diyagramdan kaybolur.) Kendisi için becerilerine uyan yeni ve daha zor bir hedef belirleyerek -örneğin kendisinden biraz daha ileri düzeyde olan bir rakibi yenmek gibi- Ali yeniden akışa dönebilir (A4).

Ali endişeliyse (A3), akışa geri dönüş yolu becerilerini geliştirmesini gerektirir. Teorik olarak karşılaştığı zorlukları da azaltabilir ve böylece akışa başladığı yere (A1’e) dönebilir ama pratikte bir kere var olduklarından haberdar olunca zorlukları görmezden gelmek çok zordur.

Diyagramda hem A1 hem de A4 Ali’nin akışta olduğu durumları temsil ediyor. Her ikisi de eşit derecede eğlenceli olsa da bu iki durum oldukça farklıdır, A4 A1’den daha karmaşık bir deneyimdir. Daha karmaşıktır çünkü daha zorluklar içerir ve oyuncunun daha büyük beceriler sergilemesini gerektirir.

Ancak A4 daha karmaşık ve eğlenceli olmasına rağmen bu da kalıcı bir durumu temsil etmez. Ali oynamaya devam ettikçe ya o seviyede sürekli karşısına çıkıp duran aynı fırsatlardan sıkılır ya da görece düşük becerisi yüzünden hayal kırıklığına uğrar ve endişelenir. Bu yüzden yeniden zevk alması için motivasyonu onu akış kanalına geri iter ama şimdi A4’ten bile daha yüksek karmaşıklık seviyesine çıkar.

İnsan aynı şeyi uzun süre, aynı seviyede yapmaktan zevk almaz. Ya sıkılır yada hayal kırıklığına uğrarız ve sonra kendimizi eğlendirme isteği yeniden bizi becerilerimizi geliştirmeye veya bunları kullanmak için yeni fırsatlar keşfetmeye zorlar.”

Örnekteki Ali ve tenis oynama durumu hepimizin farklı çalışmalarına örnek teşkil edebilir. Becerilerimiz arttıkça zorluk artmıyorsa sıkılırız, zorluk artıp becerilerimiz artmıyorsa endişeleniriz ve akışa giremeyiz. Akışta kalabilmemiz için her ne yapıyorsak hem zorluk derecesini artırmamız hem de o zorluğun üstesinden gelebilecek beceriyi artırmamız gerekiyor. Bu döngüyü işimizde ve hayatımızda kullandığımızda akışta kalabilir ve hem gelişir hem de mutluluğu yaşarız diyor Mihaly amca.

Kitapta çok güzel örnekler, hikayeler ve ilham verici cümleler yer alıyor. Yazıyı uzatmamak adına burada bırakayım. Birkaç altını çizdiğim kısmı da buraya ekleyeyim. Ama kitabı alıp okumanızı tavsiye ederim. Bir başka yazıda görüşmek dileğiyle.

  • Bazı insanlar nerede olursa olsunlar eğlenirken diğerleri en şaşırtıcı durumlarla karşılaştıklarında bile sıkılıyorlar. Bu yüzden dış koşulları veya akış aktivitelerini dikkate almanın yanı sıra akışı mümkün kılan iç koşulları da hesaba katmalıyız.
  • Sürekli olarak diğer insanların onu nasıl algıladığından endişe eden, yanlış izlenim yaratmaktan veya uygunsuz bir şey yapmaktan korkan bir insan hazdan kalıcı olarak mahrum kalır.
  • Haz ne yaptığınıza değil bunu nasıl yaptığınıza bağlıdır.
  • Batı ustalığı dokunduğu her şeyi mümkün olduğunca hızlı tüketen bir kaynağa dönüştürür ve bu nedenle çevreyi tüketir. Mükemmel toplum ruhani ve maddi dünyalar arasında sağlıklı bir denge kurabilmelidir.
  • “Yıldızları, denizi, bulut dizilerini, ateşin kıvılcımını, hepimizi aydınlatan güneşi, yüz yıl da yaşasanız, birkaç yıl da yaşasanız onlardan daha yüksek bir şey göremezsiniz.” Şair Menander
  • Hayatı daha iyi yapan şey duymak değil, dinlemektir.
  • Aşk kalp için neyse iştah da mide için odur. Mide duyguların büyük orkestrasını yöneten ve canlandıran şeftir.
  • İnsanlar sırf moda olduğu için bir gurme veya şarap erbabı olmak isterlerse, yani dışarıdan empoze edilen bir şey için çabalarlarsa, tat almanın tadı kaçar.
  • Vücut, uzayın harika uzaklıklarından bilgi almaya çalışan hassas cihazlarla donatılmış bir sonda gibidir. Birbirimizle ve dünyanın geri kalanıyla vücut aracılığıyla ilişki kurarız.
  • Merak bilginin tohumudur, en saf zevk biçiminin yansımasıdır.
  • Vücut için bir istasyon aletinde idman yapmak neyse, bir şiir kitabından her akşam birkaç şiir okumak da beyin için öyledir.
  • Uzmanlaşma daha iyi düşünmek içindir ve kendi başına bir amaç değildir. Ne yazık ki birçok ciddi düşünür tüm zihinsel çabalarını tanınmış alimler olmaya adıyorlar ama bu arada alim olmaktaki asıl amaçlarını unutuyorlar.
  • Thomas Carlyle: “İşini bulan kutsanmıştır, başka kutsanmışlık istemesin.”
  • “Paran ve zamanın olsa ne yaparsın?” sorusuna “şu anki işlerimi” diyen kişiler kimler?
  • “Gelecek yalnızca eğitimli insanın değil, boş zamanını akıllıca kullanmayı öğrenmiş eğitimli insanındır.” Brightbill
  • Akış üzerine yapılan araştırmalar yaşam kalitesini her şeyden fazla iki etkene dayandığını tekrar ve tekrar kanıtladı: İşi nasıl yaşadığımız ve diğer insanlarla olan ilişkilerimiz.

#Akış #MutlulukBilimi #20Hafta20Kitap #AkışTeorisi #Mutluluk #Ototelik