Geleceğin Becerileri Kitabı

Ne kadar doğrudur bilemem ama Amazon’un şöyle bir stratejisi olduğu söylenir:

“Bundan 10 sene sonra değişmeyecek şey nedir sizce? Herkes neler değişecek diyerek o kısımlara odaklanırken, biz Amazon olarak değişmeyecek olan şeylere odaklanalım. Mesela 10 sene sonra insanlar yine en kaliteli ürünü en ucuza almak isteyecek ve yine en hızlı şekilde ürünü teslim almak isteyecek. O zaman biz şirket olarak 10 yıllık yatırımımızı bunlara göre yapalım. Değişecek şeyleri ön görmeye çalışacağımıza, değişmeyecek şeylere yatırım yapalım.” Jeff Bezos diyor ki; “Siparişi verdikten sonra 5 dakikada teslim edebileceğimiz sistemi kurabilir miyiz?” Şimdi bu kısımlara yatırım yapıyorlar.

İşte bu stratejiden mülhem ben de beceri anlamında, gelecekte neler değişecek, hangi yeni becerileri kazanalım ve ona yatırım yapalım, o becerileri geliştirelim diye düşünmek yerine, hangi beceriler değişmeyecek, hangi beceriler yıllar geçse de ihtiyaç duyulacak diyerek o becerilere yatırım yapalım diyorum.

Yani geleceğin becerileri, aslında asırlardır değişmeyen ve değişmeyecek olan becerilerdir diye düşünüyorum.

26 yaşındaki Finli Perttu Pölönen de “Geleceğin Becerileri” kitabında işte bunlara değinmiş.

Diyor ki: “Geleceğin en önemli değeri merhamet ve dürüstlük, o da ailede öğrenilir!” Makinelerin ve yapay zekanın hayatımızın merkezinde olacağı bir gelecekte en önem arz edecek olan şeylerin merhamet ve dürüstlük olduğunu savunuyor. Yani eskiden beri değişmeyen değerler, beceriler.

Birazdan kitapta bahsedilen becerilere tek tek değineceğim ama bu becerilerle ilgili birkaç çıkarımımı daha ifade etmek istiyorum.

Mesela Mimar Sinan’ın yaşadığı yıllarda, eserlerini inşa ederken hem kendisinde hem de etrafındaki çalışma arkadaşlarında takım çalışması, problem çözme yeteneği, işbirliği, dürüstlük, inovasyon, tutku, azim ve sabır yok muydu?

Bu saydığım beceriler, 21. yüzyıl becerileri diye adlandırılan ve 2030’lara kadar daha çok öne çıkması düşünülen becerilerden bazıları. Gördüğünüz gibi aslında bu beceriler yüzlerce yıl öncede vardı ve o zaman da ehemmiyetliydi.

Tabii ki değişen beceriler ve döneme uygun değerler ve beceriler olacaktır ama makinelerin çağında insani beceriler dediğimiz bu değişmeyecek olan beceriler daha kıymetli olacak gibi duruyor.

21. Yüzyıl Becerileri diye Dünya Ekonomik Forumu gibi birçok kurum beceri listesi yayınlıyor. Bu listelerden birisini de 2012 yılında Phoenix Üniversitesi yapmış.

“Başarılı 21. Yüzyıl çalışanı için en önemli 10 yetkinlik”:

  • Liderlik
  • Birlikte Çalışmak
  • Uyum Sağlayabilirlik
  • İnovasyon
  • Küresel Vatandaşlık
  • Kritik Düşünce
  • İletişim
  • Üretkenlik ve Hesap Verebilirlik
  • Bilgiye Ulaşım, Analiz ve Sentez
  • Girişimcilik

Şimdi bu yetkinliklere baktığımızda ben şunu anlıyorum: Bu yüzyılda hangi işi yaparsak yapalım, insanlarla iyi iletişim kurmaya, iyi bir takım oyuncusu olmaya, empati yapabilmeye, uyum sağlayabilmeye ve sürekli öğrenmeye ihtiyacımız var. Bu yüzyılın öğreneni veya bireyi, sürekli öğrenecek, kendi kendine öğrenebilmeyi becerecek, iletişimi kuvvetli olacak ve pes etmeden sebat ile yoluna devam edecek. Bu becerilere sahipse hangi kurum veya kuruluşta olursa olsun el üstünde tutulur ve etrafına fayda üretir.

Peki bu beceriler 21. yüzyıl becerileri olarak duyuruluyor ama daha önce yok muydu? Veya vardı da bizim mi haberimiz yoktu? Ya da bunları dikkate almalı mıyız?

Aslında bu beceriler her yüzyılda kıymetli olan beceriler. Ve her yüzyılda bu becerilere sahip olan kişiler kendisine ve insanlığa katkı sağlamışlardır.

Mesela 1922 yılında bir mühendislik dergisi “üst düzey yönetici mühendislerin 14 temel özelliği nedir?” diye bir araştırma yapmış. İşte 14 özellik:

  • Aklıselim
  • Girişkenlik
  • Etiklik
  • Organizatörlük
  • Sağlıklı Olma
  • Sebat
  • Agresiflik
  • Açık Fikirlilik
  • İş Birliği – Birlikte Çalışma Kültürü
  • Rekabetçilik
  • Hislerine Hakim Olma
  • Kültürlülük – Nezaket
  • Dış Görünüm
  • Esprili Olma

Bu sadece yöneticiler için değil, herkes için geçerli beceriler bence.

Yine 1942 yılında Peyami Safa, Mezunlara Nutuk isimli bir yazı kaleme almış. Orada da okulların bize bayatlamış bilgi verdiğini, bunlarla yetinmememiz gerektiğini ve sürekli öğrenerek hayata devam etmemizi öğütlemiş. Yeni mezun olacak gençlere yazdığı yazı:

“İşte bugün hepiniz, size hiçbir sun’i okulumuzun veremeyeceği, hiçbir müfredat programımızın kazandıramayacağı bilgileri ve görgüleri temin edecek olan büyük hayat okulunun eşiğindesiniz. Bu okuldan çıkmak için ölmek lazımdır. Yaşadığımız müddetçe, artık hocanıza yaranmak değil, babanızın gönlünü hoş etmek için değil, iyi not almak için değil, sınıfta kalmamak için değil, yedikçe acıkan tecessüsünüzü doyurmak içinöğrendikçe artan cehlinizi azaltmak için, memleketinizin ve mesleğinizin şerefi için ve nihayet kendi muvaffakiyetiniz için, program ve disiplin zoruyla değil, anlamak ve çalışmak aşkıyla, durup dinlenmeden öğrenecek ve deneyeceksiniz.”

Gerek 1922’de gerekse 1942’de aynı şeyler farklı yollarla terennüm edilmiş. Dünyanın birçok yerinde daha birçok araştırma incelense buna benzer bilgilerle karşılaşılabilir.

Şimdilerde bu 21. Yüzyıl Becerilerinin daha görünür olmasının sebebi, dünyanın çok aşırı hızla değişiyor olması ve bunlara çözüm üretebilmek için bu becerilerin çok daha kıymetli hale gelmesidir. Bu beceriler kapımızın önünde bekleyen birçok soruna çözüm için daha elzem durumda.

Daha fazla görünür olması da kötü bir şey değil. Bunların farkında olmak ve üzerine kafa yorup kendimizi bu alanlarda geliştirmemiz gerekiyor.

Sürekli öğrenen, iyi sorular soran, eleştirel düşünen, uyum sağlayabilen, girişimci ruha sahip olan, iletişimi kuvvetli kişilere ihtiyaç var.

Şimdi artık kitaba geçebiliriz…

“Neden bazı insanlar diğerlerinden daha zekidir?” diye sorarak başlıyor Perttu Pölönen kitabına; hızlı olanlar değil derin düşünenler daha zekidir, diyor.

“Geleceğin yetenekleri her ne kadar önemli olsalar da çarpım tablosu ya da imla kuralları gibi, bir öğretmen tarafından öğrenciye öğretilemez.” diyor.

Biz okurlara; bilgisayar programcılığını değil, problemlere nasıl çözüm üretebileceğimizi, İngilizce dilini değil, iletişim becerilerimizi nasıl güçlendirmemiz gerektiğini öğreteceğini ifade ediyor.

Sonra 13 başlıkta geleceğin değerlerini, becerilerini şöyle özetliyor:

1)Teknoloji ve Gelecek:

Yeni icatların, sahip olduğumuz becerilerin pabucunu dama atması veya yeniliklerin bizi işsiz bırakması, doğal işleyişin dışında gerçekleşen ve savaşmamız gereken bir durum değildir. Teknolojik gelişmeler zaten bunu amaç edinmiştir. Teknoloji tarafsız bir araçtır. Özünde iyi ya da kötü değildir. Makine ahlakını, kullanım şekli belirler.

Geleceğin altıncı hissi yaratıcılık olacak.

Farz edelim ki 1970 yılının insanlarına Google’ı anlatmak durumundasınız. Çalışma şeklini nasıl anlatırdınız?

2) Merak ve Deneyim:

Dünyanın soru sormaya cesaret edebilenlere ihtiyacı vardır!

Gelecek, merak edenlere aittir. Gelecek, değişime hayranlık duyanlarındır.

Einstein kendini yetenekli ya da özel olarak tanımlamıyordu. Yalnızca, etrafına büyük bir tutkuyla merak duyuyordu. Siz de özel bir yeteneğinizin olmadığını düşünüyorsanız, merak etmeye başlayın.

Merak etmek için en uygun zaman: şimdi!

“Bilmiyorum ama öğreneceğim!” ifadesi bildiğim en cesaretlendirici cümlelerden biridir.

Tedavisi olmayan hastalıkların en güzelidir merak.

3) Yaratıcılık ve Doğaçlama:

Yaratıcılık oyunla, merakla, hayal gücüyle ve eğlenmekle ilgilidir. İnsanların en yaratıcı olduğu zamanlar, en çok keyif aldıkları zamanlardır.

Seçim yapmayı gerektiren her iş, yaratıcılık ve hayal gücü gerektirir.

Çocuklar arsız, mantıksız ve komiktir. Fikirleri iyi ya da kötü diye ayırarak işe başlamazlar. Henüz herhangi bir düşünce yapısına kilitlenip kalmamış olduklarından, çocuklar geleceğin fevkalade habercileri ve problem çözücüleridir. Yaratıcılığın kaynağı, bir çocuk gibi dizginsiz ve yasaksız düşünebilmektedir.

Hata yapmak nimet, amatör olmak müthiştir.

Doğaçlama, yaratıcılığı geliştirmenin en iyi yoludur.

Yaratıcı olmak için yaratmak gerekir!

4) Problem Çözme ve Uyum Sağlama:  

Her birimiz biraz programlama, biraz hukuk, biraz sanat çalışıp üstüne bahçıvanlık bilgisi serpiştirebilmeliyiz. İleride bir programcı, avukat, sanatçı veya bahçıvan olacağımızdan değil, fakat bu konuların her birinin problemlere sağladığı farklı yaklaşım ve çözüm yolları için bunu yapmalıyız.

Önceleri en iyi derecelere girip en iyi notları toplayanlar bir adım öndeydi, artık onların yerini en hızlı uyum sağlayanlar aldı. Edindiğimiz bilgi ve becerilerin bize beklediğimiz şekilde fayda sağlamadığını fark etmemiz için sahip olduğumuz süre iyice kısaldı.

Gelecekte tek bir meslek kalsaydı bu “yaratıcı problem çözücülüğü” olurdu.

Gelecekte, başkalarının bakış açılarına açık olmayı öğrenmeliyiz, çünkü en büyük iç görüler kendi alanımızın dışında gelir.

Televizyona meydan okuyan kişi televizyon işinin içinden değil, internetin video hizmetlerinden gelmiştir. Gazetenin rakibi diğer gazetelerden veya yazılı medyadan değil, içeriğin reklamlarla ücretsiz olduğu internetin mümkün kıldığı iş modellerinden gelmiştir. Alan ne olursa olsun, sorun kendi alanının içinde nadiren çözülür.

5) Tutku ve Karakter:

Karakter ve tutku, geliştirilmelerinin herhangi bir kısa yolu bulunmayan meta becerilerdir.

Hiç, gerçekten tutkulu birini yenmeyi denediniz mi? Kolay gelsin!

Kod yazmada iyi olan sanatçılara ihtiyacımız var. Önde gelen veri analistleri olan şairlere ihtiyacımız var.

Artık “ben onu yapamam” düşüncesinden vazgeçmeliyiz.

“Büyüyünce ne olacaksın?” sorusu çocukları sınırladığımız bir konudur. Bunun yerine, onları neyin ilgilendirdiğini veya ne tür giysilerle çalışmak istediklerini sormalıyız.

Anlamsızca çalışan kişi yalnızca etten bir pildir. Etten bir pile dönüşmeyin!

Karakterlerimiz ve tutkularımız bizleri makinelerden ayırır. Makine işi yapmak zorunda olduğu için yapar, soğuktur. Biz ise tutkuyla yaptığımız işlerden zevk alırız. Gelecekte tutkulu olan kazanacaktır.

6) İletişim ve Hikaye Anlatıcılığı:

Hikayeler her zaman önemli olmuştur, ancak gelecekte değerleri daha da artacak. Globalleşen dünyada hikayeler farklı insanlar arasında bağ oluşturmaya yarar.

Bana internetten alamadığım ne verebilirsiniz? Aslında tüm öğrenciler, okullara, üniversitelere ve öğretmenlere bu soruyu sormalı.

Hikaye anlatıcılığının ve iletişimin öğretilmesi gerekiyor, çünkü dünyanın en parlak fikirleri, nasıl açıklanacakları bilinmezse kaybolur gider.

Diğer insanlarda kameraların ve mikrofonların fark edemediği şeyleri fark edin.

Gelecekte iletişim ustası olun.

7) Eleştirel Düşünce ve Yorumlama:

Eleştirel düşünme, her şeyden önce mümkün olan en iyi soruları sorma becerisidir.

Sorular cevaplardan daha değerlidir ve genellikle daha zordur.

Okumak 20. yüzyıl ise yorumlamak 21. yüzyıldır.

Google tarafından cevaplanamayan sorular sorun. Cevaplayanlardan fazla soranlara inanın.

Mesela etrafınızdaki kişilere Türkiye’nin başkenti neresidir diye sorarsanız buna herkes ve Google cevap verir. Ama siz soruyu Türkiye’nin en önemli şehri neresidir ve neden? diye sorarsanız Google afallar ve herkes kendince bir önem atfederek cevap verir. İşte eleştirel düşünme burada başlar.

8) Girişimcilik ve Takım Çalışması:

Gelecekte işler girişkenlik ve iş birliği yapabilmeyi gerektirecek.

Mozart bir besteciydi, peki aynı zamanda bir girişimci miydi?

Çocukların ve gençlerin fikir veya ürün satma becerilerini geliştirmeleri için daha fazla fırsat yaratılmalıdır.

Demir kadar güçlüsünüz, yeter ki paslanmayın.

Girişimciler nadiren ilham bekler. Burunlarının ucunda olan bir rahatsızlığın peşine düşerler. Heves gelmesini beklemektense, bir şeyleri geliştirmeye başlamak daha iyi bir başlangıç noktasıdır.

Soruna aşık olan, eleştiriye katlanan ve başarısızlıklardan çekinmeyen bireylere ihtiyacımız var.

Girişimcinin tavrı: ya başarırız ya da öğreniriz.

9) Azim ve Sabır:

Hayatta önemli bir şeyi başarmak istiyorsanız, ısrarcı ve sabırlı olmayı öğrenmelisiniz.

Kekinizin daha hızlı olmasını isteyip fırının derecesini sonuna kadar artırırsanız, kekiniz yanar. Sıcaklığı düşürüp sabırla beklemek en güzelidir.

Başarı, uzun vadede küçük kararlar alma bilgeliğidir.

Günlerimizi nasıl geçirdiğimiz, nihayetinde hayatımızı nasıl geçirdiğimizdir.

Mutluluk için değil anlam için çabalamalıyız.

Saygı, mutluluk getirebilir ama sevmek anlam getirir.

10) Sağlık ve Kendini Tanımak:

“Sağlığınızı muhafaza etmek zor da olsa şarttır. Yaşam azmi olmayan, kendisini sevmeyen kişi hiçbir işi başaramaz. Yüksek sosyal anksiyeteli kişiler düşünmekten konuşamaz. Bu yüzden sağlık ve kendini tanımak kişinin sahip olabileceği en önemli değerdir. Fiziksel rahatsızlıkları doktor çözebilir, ancak ilk adımda zihinsel problemleri açığa çıkaracak olan bireyin kendisidir. Kendinizi tanımak gerekir.” (Bu yazıyı yazarken Murat Ülker in bu kitap hakkında yazdığı makaleden de beslendim.)

Refah, bir araba olsaydı, kendini tanıma, yakıt olurdu. Asla yakıt ikmali için vaktimiz olmayacak kadar acelemiz olmamalı.

11) Merhamet ve Dürüstlük:

Bugüne kadar karşılaştığın insanların toplamısın.

“Merhamet ve dürüstlüğe her zamankinden daha çok ihtiyacımız olacak” diyor Pölönen.

“Bir makine ya da algoritma merhametli olamaz, dürüst olmak ise makine için bir zorunlu gerçektir, diyen yazar, bu nedenle de kitapta anlattığı geleceğin değerlerine sadece insan sahip olabilir, diyor: İnsana özgü değerlerin korunması ve muhafaza edilmesi gerekir. Dürüstlük merhameti, merhamet de dürüstlüğü besleyecek ve büyütecektir. Doğru insanlarla karşılaşmanın da bu değerlerin gelişmesindeki rolü çok büyüktür.”

12) Ahlaki Cesaret ve Etik: 

Ahlaki cesaret dünyayı iyileştirmek için gerekli bir beceridir. Doğru şeyi yapmaya cesaret etmemizi sağlar.

Bir çocuğu bir köy, etiği bir toplum yetiştirir.

Günümüzde ahlaki cesaret etik düşünceyle aynıdır, diyor Pölönen ve ekliyor: Milyonlarca kişiyi ilgilendiren kararlar kapalı kapılar ardında konuşan bir kaç kişinin eline bırakılamaz.

13) Ceza Etüdü, Aşk:

Dünyayı değiştirmek istiyorsanız, nasıl sevileceğini bilmelisiniz, çünkü sadece sevgi bizi daha iyi insanlar haline getirebilir.

Kalplerimizi eğitmek geleceğin en önemli becerilerinden birisi olacaktır. Eğitilen kalpler sevgiyi, aşkı hissedebilir.

Kitabı bu linkten satın alabilirsiniz.