Kanserin Kanaryası Olmak ! Dünyaca Ünlü Bilim Elçimiz: Utkan Demirci

“Tesadüflere dayanan başarı gökkuşağı gibidir. Çok güzeldir ama kalıcı olmaz. Kalıcı, sürdürülebilir ve geliştirilebilir olan, gücünü kişinin sarf ettiği emekten alan başarıdır.”  Prof. Dr. Utkan Demirci

Bu toprakların yetiştirdiği ve dünyanın farklı noktalarında başarılara imza atmış, bilimsel çalışmalar yapan binlerce bilim elçimiz var.

İnsanlar için, insanlık için, sağlığımız için, hayat kalitemizin yükselmesi için görmediğimiz, bilmediğimiz yerlerde karıncalar gibi durmaksızın çalışan, düşünen, yaratan ve üreten bu bilim insanlarımızı tanımak ve onlardan ilham almak için bu yazıyı kaleme alıyorum.

Bu yazıda sizlere, “Kanserin Kanaryası Olmak İstiyoruz” diyen ve MIT tarafından “Biyoteknoloji alanında dünyayı değiştirecek ilk 35 bilim insanı” arasında gösterilen bir bilim insanımızdan bahsedeceğim.

2015 yılında Bilim Elçileri Derneği olarak düzenlediğimiz Bilim Elçileri Zirvesine “kimleri konuk edebiliriz?” diye araştırma yaparken Stanford, MIT ve Harvard gibi dünyanın en iyi üniversiteleri sayılan üniversitelerde çalışmalarını sürdüren bir bilim insanımızla karşılaştık.

Öğrencilere tecrübelerini paylaşmak için İstanbul’a davet ettiğimizde kabul edip gelen, 2016’da ikinci kez davetimizi kırmayan, geldiğinde de “iyi ki gelmiş ve iyi ki böyle bir bilim insanımızdan haberdar olmuşuz” diye sevinip gururlandığımız bilim insanımız Prof. Dr. Utkan Demirci’yi kendimce tanıtmak istiyorum.

Ankara’da dünyaya gelen Demirci, Kadıköy Anadolu Lisesini bitirdikten sonra Boğaziçi Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliğini kazanıyor. 1 yıl Boğaziçi’nde okuduktan sonra MEB’in o dönemde ilk 100’e giren öğrencilere verdiği burs ile ABD’deki Michigan Üniversitesine gidiyor. Yeniden başladığı Elektrik-Elektronik mühendisliği lisans bölümünü 3 yılda tamamlıyor.

Stanford’dan doktora kabulü geldiğinde giriş sınavını rahatlıkla geçerim diye düşünürken ilk yıl sınavı veremeyen Demirci, “Bu başarısızlık bana çok güzel bir motivasyon oldu. Başarıya giden yolda bazı başarısızlıklardan yılmamak ama o başarısızlıklar üzerine güçlü bir şekilde devam edebilmeyi öğrendim” diyor.

Stanford Üniversitesinde yarı iletken teknolojileri konusunda iki yüksek lisans derecesini ve doktorasını 2+3 yılda tamamlıyor. Doktora tezini yarı iletken ve akustik teknolojileri konusunda yazıyor ve bu tezle Stanford Üniversitesi girişimcilik ödülüne layık görülüyor.

Doktora sonrası için bakın kendisi neler anlatıyor:
“Çağımız biyoloji çağı, biyoteknoloji çağı. Nasıl ki 1900’lü yıllarda millet fizikte, matematikte, temel kuramları koyuyorlarsa; bugün de biyolojide, biyoteknolojide ve insan sağlığında yeni araştırmalar ve yönelimler oluyor. Ben değişik alanlarda, riskli gibi görülebilen şeyleri yapabildim. Hoşuma giden, ilginç gelen şeyleri yapmaya yöneldim. Elektrikte doktora yaparken tıp ilginç geldi ama maymun iştahlılıkla daldan dala atlamak değil yaptığım şey.

Doktorayı bitirdikten sonra bir yarı iletken şirketinden şişkin maaşlı iş teklifi geldi. Harvard’a da doktora sonrası çalışmalar için başvurmuştum oradan da kabul geldi. Bir yanda rahat bir hayat sunan maaşlı bir iş, diğer yanda bir anlamda öğrenciliğin devam edeceği biyoteknoloji alanında doktora sonrası çalışma. Bu ikisi arasında seçim yapmak durumunda kaldım. Az maaşlı olan ve zor olan tıp fakültesini seçtim.”

Harvard’da 2 yıl HIV(AIDS) üzerine çalışmalar yapan Demirci, ortalama 100 dolara yapılan HIV testini, akıllandırılmış plastik çiplerle 1 dolar gibi küçük bir maliyete düşürecek teknolojiler geliştiriyor. Afrika ülkelerinde bile, cep telefonlarıyla ucuza ve kolaylıkla test imkanı sunacak bir ürüne imza atıyor.

Yine bir yol ayrımına gelen Demirci, tıp ve biyoteknolojiyi bırakmıyor. Harvard Tıp Fakültesinde öğretim üyeliği teklifi yanında Urbana Champaign’de Elektrik alanında öğretim üyeliği daveti alıyor. Kendi laboratuvarını kuracağı Harvard Tıp Fakültesinde ve Harvard-MIT Sağlık Bilimleri Teknolojileri Bölümü’nde devam etme kararı alıyor.

2007-2013 yılları arasında Harvard’da çalışmalarına devam ederken MIT ile ortak çalışmalar yürüterek iki üniversitenin ortak çalışmalarını Doçent olarak yürütüyor. MIT-Harvard ortaklığında çalışmalar yürütürken tüp bebeklerle ilgili bir sorunu görüp çözüm üretmek istiyor.

Çip Bebek ismiyle bilinen bir ürün geliştiriyor. Sperm sayısı az olan veya kaliteli spermin tüp bebekte seçilemiyor olmasından dolayı, bir çip ile kaliteli spermi bulmak amacıyla ürün geliştiriyor. Bu ürünü ülkemize armağan etmek için de İzmir’de Koek Biotechnology adıyla bir şirket kuruyor.

“Önce memleketimin sonra da dünya insanlarının çocuk sahibi olmalarını kolaylaştırmak benim gönül borcumdur” diyor.

Aynı zamanda ABD’de de DxNow ismiyle bir şirket kuruyor ve çip bebek çalışmalarına devam ediyor. Bu teknoloji bugün Turkiye’de 100’den fazla klinikte kullanılıyor. Türkiye’de ve dünyada 3 binin üstünde bebek bu teknolojiyle dünyaya geliyor. Şuan Türkiye’de üretilen bu teknoloji, Amerika, İsviçre, İngiltere, Kanada, Güney Afrika, Meksika, Rusya gibi birçok ülkeye de yayılıyor.

KANSERİN KANARYASI OLMAK!
10 yıl HIV üzerine çalışmalar yaptıktan sonra daha büyük bir sorun olarak çözüme kavuşturmak istediği kansere yöneliyor. 2013 yılından sonra Stanford Üniversitesi’nden aldığı cazip teklifle, Stanford Üniversitesine geçiş yaparak “Canary Center At Stanford For Early Cancer Detection” adıyla Kanser Merkezine katılıyor. Kanser merkezine neden Kanarya ismi verildiğini merak ettiğimizde bakın neler söylüyor:

“Eskiden madenlerde maden işçileri omuzlarına bir kanarya koyarak veya kafeste bir kanarya yanlarına alarak derinlere giderlermiş. Eğer ortamda zararlı gaz var ise ilk bundan kanarya etkilenirmiş. Böylece ortamda zararlı gaz olduğunu bilip, erken teşhis yapıp kaçabilirlermiş. Bizim amacımız da bu çeşit kanaryaları kanserde bulmak. Yani kanserin erken teşhisini yapacak teknolojileri geliştirmek. Biz kanserin kanaryası olmaya çalışıyoruz.”

Kanserin kanaryası olmak için çalışmalar yapan bir bilim insanımızın varlığından gurur duymamak elde değil.

Prof. Dr. Utkan Demirci halen Stanford Üniversitesinde kanser ile ilgili çalışmalarını 40’a yakın öğrencisiyle ve araştırmacıyla sürdürüyor. Ülkesine borcunu ödeyebilmek adına son 10 yılda kendi laboratuvarlarında 100’den fazla Türk öğrenci almış ve yetiştirmiştir.

İğneyle kuyu kazar gibi ulaşmak istediği amaca adım adım ilerleyen kişilerden biri olan Utkan Demirci başarıyı şu şekilde özetliyor:

“Başarı bir buzdağı gibidir. Siz onun tepesini görüyorsunuz ama onun altında koskocaman emek, çalışma, uykusuz geceler, hayal kırıklıkları, sayısız başarısızlıklar ve yılmama var. Sürekli hedefe kilitlenip çalışma var. Ben inanıyorum ki, birçok insan oldukça zeki, ancak fark maratonu koşabilmek. Dinmeyen, yılmayan bir enerji ile sürekli koşabilmektir…”

Utkan Demirci’nin bilim ve yaptığı çalışmalar ile ilgili düşünceleri ise şöyle:
“Benim için bilime hizmet etmek esastır. Biz tıbbın bazı alanlarındaki çözülmeyi bekleyen sorunları gördük, sorular sorduk ve çözümler ürettik, düşündük, projeler hazırladık, elde ettiğimiz bilgiyi ve ürünü insanlara ulaştırmayı hayal ettik ve elimizden geldiğince ulaştırıyoruz. Bunu da hedeflerimiz uğruna uğraşarak, durmadan, gerekirse kan ter içinde kalana dek çalışarak başarıyoruz.”

Yürüttüğümüz çalışmalarda görüyoruz ki, insanlığa faydalı olmak için çalışan çok başarılı ve çok kıymetli bilim insanlarımız var. Ve inanıyoruz ki bu bilim insanlarımızı tanıdıkça, ülkemize tanıttıkça ve onların tecrübelerinden istifade ettikçe yeni bilim insanlarımız yetişecek ve ülkemizde de bir bilim iklimi/ekosistemi oluşacaktır.

Hoşcakalın!